17 Eylül Dünya FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) Farkındalık Günü kapsamında yapılan açıklamalarda, hastalığın en yoğun görüldüğü ülke olan Türkiye’nin, yeni tedavi seçeneklerinin geliştirilmesinde kritik rol üstlendiği vurgulandı.
Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gül, FMF’in dünyada en çok Türkiye’de görüldüğünü belirterek, kolşisin tedavisine dirençli hastalar için geliştirilen yeni biyolojik ilaçların klinik çalışmalarında Türkiye’nin öncü konumda olduğunu söyledi.
Dünyada En Fazla FMF Hastası Türkiye’de
FMF, genetik geçişli ve özellikle Akdeniz’in doğusunda sık rastlanan bir hastalık. Türkiye’de görülme sıklığının 1/1000’den fazla olduğu, bu nedenle “nadir hastalık” kategorisinin üzerinde seyrettiği ifade ediliyor. Bu oranla, dünyadaki en fazla FMF hastasının Türkiye’de yaşadığı kaydedildi.
Çocukluk döneminde başlayan hastalık; karın, göğüs ve eklemlerde ağrıya yol açan iltihap ataklarıyla ilerliyor. Apandisit ya da akciğer enfeksiyonu gibi farklı hastalıkları taklit edebilen FMF, erken tanı ve düzenli tedavi edilmediğinde amiloidoz adı verilen ve özellikle böbreklerde organ yetmezliğine yol açabilen ciddi bir komplikasyona neden olabiliyor.
Tedavide Kolşisin ve Yeni İlaçlar
FMF tedavisinde ilk seçenek olan kolşisin, atakların önlenmesinde ve amiloidoz riskinin azaltılmasında etkili. Ancak hastaların yaklaşık yüzde 5–10’u bu tedaviye yanıt vermiyor ya da yan etkiler nedeniyle kullanamıyor. Bu durumda IL-1 inhibitörü biyolojik ilaçlar devreye giriyor.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Rusya, Gürcistan ve Ermenistan merkezli yeni bir klinik çalışmada, kolşisine dirençli FMF hastaları için umut verici sonuçlar elde edildi. Faz 2 aşamasındaki ilacın erken bulgularının, Ekim ayında Amerikan Romatizma Cemiyeti Kongresi’nde açıklanacağı belirtildi.
“Hastalar Yeni Tedavilere Erken Ulaşacak”
Prof. Dr. Ahmet Gül, Türkiye’de hasta sayısının fazlalığının ülkeyi klinik araştırmalarda önemli bir merkez haline getirdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Türkiye, FMF hastalığında hem genetik araştırmalar hem de yeni tedavilerin geliştirilmesi açısından kritik bir ülke. Bu çalışmalar sayesinde hastalarımız yeni ilaçlara çok daha erken ulaşabiliyor. IL-1’i engelleyen tedavilerin artması, ataksız bir yaşam sürülmesi ve amiloidoz riskinin önlenmesi açısından büyük önem taşıyor.”
Uzmanlar, düzenli ilaç kullanımı, tedaviye uyumun artırılması ve yeni ilaç seçeneklerinin geliştirilmesiyle FMF’in yol açtığı sağlık yükünün önemli ölçüde azaltılabileceğini belirtiyor.