Bartın Üniversitesi (BARÜ) tarafından yürütülen bilimsel araştırmalar, antibiyotik direncinin çevresel boyutuna dikkat çekti. Kızılırmak Nehri’nden alınan su örneklerinde yapılan incelemelerde, antibiyotik direnç genlerinin farklı bakteri türleri arasında aktarılabildiği ortaya kondu. Uzmanlar, bu durumun halk sağlığı açısından ciddi riskler barındırdığı uyarısında bulundu.
BARÜ Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Nakipoğlu, YÖK Bilim İletişimi Ofisi koordinasyonunda düzenlenen “Bilim Kafe” etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen söyleşide, antibiyotiklerin giderek etkisini yitirdiğini ve bunun küresel bir kriz hâline geldiğini vurguladı. “Hastalıklarda Antibiyotiklerin Etkisiz Kaldığı Bir Dünyaya Ne Kadar Hazırız?” başlıklı etkinlikte, antibiyotik direncine dair güncel bilimsel veriler kamuoyuyla paylaşıldı.
“Antibiyotik direnci artık küresel bir tehdit”
Etkinliğin açılışında konuşan BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya, antibiyotiklerin modern tıbbın temel taşlarından biri olduğunu hatırlatarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün de altını çizdiği antibiyotik direncinin yalnızca tıbbi değil, çevresel ve ekonomik boyutları olan küresel bir sorun hâline geldiğini ifade etti. Akkaya, bu konuda toplumsal farkındalığın artırılmasında üniversitelere ve bilim insanlarına önemli görevler düştüğünü belirtti.
Hayvan çiftliklerinde yoğun antibiyotik kullanımı
Türkiye’nin antibiyotik tüketiminde OECD ülkeleri arasında üst sıralarda yer aldığına dikkat çeken Dr. Nakipoğlu, özellikle hayvan çiftliklerinde çok yüksek dozlarda antibiyotik kullanıldığını söyledi. Kapalı alanlarda yapılan hayvancılık faaliyetlerinde kullanılan antibiyotiklerin, insan sağlığında kullanılan miktarların dahi üzerine çıktığını belirten Nakipoğlu, bu durumun dirençli bakterilerin hızla yayılmasına zemin hazırladığını ifade etti.
Su kaynakları risk altında
Antibiyotiklerin vücutta tamamen parçalanmadan dışarı atıldığını ve atık sular aracılığıyla yüzey sularında biriktiğini vurgulayan Nakipoğlu, atık su arıtma tesislerinin bu noktada kritik öneme sahip olduğunu söyledi. Kızılırmak üzerinde yürütülen çalışmalarda, su örneklerinden izole edilen bakterilerde antibiyotik direnç genlerinin türler arası aktarımının tespit edildiğini açıklayan Nakipoğlu, bu durumun çevre ve insan sağlığı açısından ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti.
OECD verilerine de değinen Nakipoğlu, gerekli önlemler alınmadığı takdirde 2035 yılına kadar Türkiye’de dirençli enfeksiyon oranlarının yüzde 40’a ulaşabileceği ve ülkenin bu alanda dünyada en riskli ülkelerden biri hâline gelebileceği uyarısında bulundu.
Atık sularda antibiyotik giderimi için yeni proje
Bartın Üniversitesi ile İngiltere’deki Kingston Üniversitesi iş birliğinde yürütülen yeni bir projeyle, yüzey sularında biriken antibiyotik kalıntılarının giderilmesinin hedeflendiği belirtildi. Dr. Nakipoğlu, geliştirilecek özel antibiyotik arıtma sistemleri sayesinde hem çevre hem de halk sağlığına yönelik sürdürülebilir çözümler üretmeyi amaçladıklarını söyledi.
Kingston Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mouhamad Khoder ise antibiyotik kalıntılarının biyolojik ve çevresel ortamlardan uzaklaştırılmasına yönelik yürütülen uluslararası çalışmaları katılımcılarla paylaştı.




