Son yıllarda artan hava kirliliği, yalnızca çevresel bir problem olmaktan çıkarak küresel ölçekte bir halk sağlığı krizine dönüşmüş durumda. Uzmanlar, hava kirliliğinin bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerde hipertansiyon ve tütün kullanımının ardından üçüncü sırada yer aldığını vurguluyor.
Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Nurten Elkin, solunan havanın kalitesinin yaşam süresi ve yaşam kalitesini doğrudan etkilediğini belirterek, “Hava kirliliği, sağlığın korunmasının ve hastalıkların önlenmesinin önündeki en büyük engellerden biri” dedi.
Partikül madde ve zararlı gazlar ciddi risk oluşturuyor
Şehirleşme, sanayi faaliyetleri, fosil yakıt kullanımı ve trafik yoğunluğunun hava kirliliğini kritik seviyelere taşıdığını belirten Elkin, havada biriken kükürtdioksit, azot dioksit, karbonmonoksit ve partikül maddelerin (PM10, PM2.5) solunum ve kalp-damar sistemine doğrudan zarar verdiğini söyledi.
Ölüm nedenlerinde üçüncü sırada
Elkin, hava kirliliğinin bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerde üçüncü sırada yer aldığını hatırlatarak, “Bu durum, karşı karşıya olduğumuz halk sağlığı tehdidinin boyutlarını net şekilde ortaya koyuyor” dedi.
Hava kirliliğinin etkilerinin yalnızca akciğerlerle sınırlı olmadığını vurgulayan Elkin, “Kirli havaya maruz kalmak, kalp krizi, felç, kalp yetmezliği gibi hastalıkların görülme riskini artırıyor. Bağışıklık sistemini baskılayarak enfeksiyonlara karşı direnci de azaltıyor” diye konuştu.
Obezite, diyabet ve nörolojik hastalıklarla ilişkili
DSÖ verilerine göre, uzun süre kirli havaya maruz kalan bireylerde obezite, Tip 2 diyabet, Alzheimer ve depresyon gibi hastalıkların daha sık görüldüğünü belirten Dr. Elkin, kirli havanın “beyin sisi”, dikkat dağınıklığı ve zihinsel yorgunluk gibi belirtilere de yol açabildiğini aktardı.
En riskli grupların bebekler, küçük çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalar olduğunu belirten Elkin, özellikle çocukların gelişmekte olan organlarının kirli havadan çok daha fazla etkilendiğini söyledi.
Hava kirliliğini azaltmak uzun vadeli, ancak bireysel önlemler mümkün
DSÖ’nün küresel hava kalitesi kılavuzlarına dikkat çeken Elkin, ülkelerin şehir planlamasında bu standartları dikkate alması gerektiğini belirtti. Kirliliğin tamamen ortadan kaldırılmasının uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Elkin, bireylerin alabileceği önlemleri şöyle sıraladı:
- Yoğun kirlilik dönemlerinde dışarı çıkmamak
- Maske kullanmak
- Kapalı alanları doğru şekilde havalandırmak
- Evde hava temizleyici bitkiler bulundurmak
- Yeşil alanlarda egzersiz yapmak
- C ve E vitamini gibi antioksidan ağırlıklı beslenmek
Sanayileşmiş şehirlerde risk daha yüksek
Dr. Elkin, özellikle sanayileşmiş bölgeler ve büyük şehirlerde hava kirliliği seviyelerinin çok daha yüksek olduğunu belirterek, “Yeşil alanların artırılması, toplu taşımanın teşvik edilmesi ve temiz enerji kullanımının yaygınlaştırılması halk sağlığı için kritik önem taşıyor” dedi.
Elkin, hava kirliliğiyle mücadelenin yalnızca çevre politikasının bir parçası değil, aynı zamanda kapsamlı bir halk sağlığı stratejisi olarak ele alınması gerektiğini vurguladı.




